24 Ocak 2008 Perşembe


KLASİK MÜZİK REHBERİ

Klasik Müzik Rehberi, Feridun Hürel, Say Yayınları, 2008



Müzik; sesin, biçim ve devinim kazanmış halidir. Başka bir deyişle, sesin ve sessizliğin belirli bir zaman aralığında ifade edildiği sanatsal bir formdur. Müzik beğenisi, kültür ile kişisel beğenilere göre farklılıklar göstermektedir.

Ancak, klasik müzik, özellikle yeni yetişen neslin pek tercih etmediği, dinlemekten hoşlanmadığı bir dal olarak ne yazık ki karşımıza çıkmaktadır. Müzik beğenisinin, çocuk yaşlardan kişiye aşılanarak geldiğini varsayarsak, evde dinlenmeyen bir türün, çocuğun yetişme sürecinde bilincine varamadığı klasik müziğin, ileriki yaşlarda sevimsiz bulmasını da anlamak mümkün.

Sürekli klasik müzik dinlenen bir evde büyüdüğüm için, klasik müziğin keyfine varabilenlerdenim. Klasik müzik, her ne kadar yüksek kültür seviyesi göstergesi olarak kabul edilse de, bu türün dinleyicisi, bu müziği anlamadan, bilmeden, derinliğinin farkına varmadan dinlediği sürece, gerçek bir klasik müziksever olarak kabul görmeyeceğinin de bilincinde olmak gerektiğine inanıyorum.

Hepimiz, az çok, gayet iyi bilinen Mozart, Beethoven, Bach gibi bestecileri ve onların meşhur eserlerini biliyoruz. Acaba bu bestecileri ve diğer bestecilerin hayatlarını, ya da eserlerinin hikayelerini de biliyor muyuz?

Son zamanlarda piyasaya çıkan "Klasik Müzik Rehberi", bütün sorulara cevap vermenin ötesinde, çocuk yaşlarda dinlenmesi gereken eserlere de yer veren, klasik müzik severlerin ya da merak edenlerin rehberi olma konusunda iddialı bir kitap. Sadece büyük bestecilerin değil, kronolojik olarak gelmiş geçmiş tüm bestecilerin hayatları, besteleri, ilk etapta dinlenilmesi gereken eserlerine de yer verilmiş. Yalnız Klasik Batı Müziği bestecileri değil, Klasik Batı Müziği'ne önemli katkılarda bulunmuş Türk bestecileri de kitapta yerini almış. Ayrıca, kitabın arka kapağında bulunan CD'de, çocukların dinlemesi gereken eserlerin bir kısmını da bulabiliyorsunuz.

Klasik müzik beğenisi, alınan eğitimle paralel olarak gelişir. Hiç kimse okula 5.sınıftan başlamaz. 5.sınıfta öğretilen bilgileri, 1.sınıfta vermeye kalkarsanız, çocuk anlamayacağı için sıkılır, okumayı sökmeden öğretilenleri algılayamaz ve vazgeçer. Klasik müzik sevgisi de tıpkı bunun gibidir. Baştan zor anlaşılan besteleri kişiye dinletirseniz, sıkılıp bu türden nefret edecektir. Oysa, sevebileceği, anlayabileceği bestelerle işe başlamak, giderek dozunu artıran bir ivmeyle diğer bestecileri ve eserlerini kişiye sevdirmek de mümkündür. Klasik müzik beğenisi oluşturmak da, tıpkı sıkı bir eğitimden geçmek gibi, kimi zaman eğlenceli, kimi zaman öğreticidir.

Genellikle kabul gören bir iddia, anne karnında çocuğa klasik müzik dinletmenin, bebeğin hareketlerinde gelişim sağladığı yönündedir. Hatta, prematüre bebeklere Brahms dinletildiği zaman, daha çabuk geliştiği yine iddialar arasındadır. Klasik müzik dinleyen bebeklerin kalp atışlarının düzene girdiği, nefes alıp vermelerinin kolaylaştığı, yaşamlarının ilk stresten daha çabuk arındığı, iştahlarının daha çok açıldığı da araştırmalarla kanıtlanmıştır. Ancak her klasik müzik eseri, anne karnında dinletildiğinde verimli sonuç alınamıyor. Çünkü, gayet sert ve ağır bestelerin, bebekler üzerinde olumsuz etki yapması mümkün. Bu nedenle, kitapta tavsiye edilen eserlerin dinletilmesi, oldukça yararlı olacaktır.

Anne karnında dinletilen klasik müziğin, bebeğin doğumundan sonra da dinletilmesi halinde bebeğin sakinleştiği, hatta müziği duyduğunda sustuğu da ispatlanmıştır. Tabii ki, sadece anne karnında ya da bebeğe ninni niyetine klasik müziği dinletip sonrasında bu eğitime ara vermek veya toptan rafa kaldırmak da oldukça yanlıştır. Ömür boyu sürecek bir beğeninin yarıda kesilmesi, anne-babanın bu türü sevmemesinden kaynaklı olarak üzerine düşülmemesi, çocuğun müzik eğitiminde ciddi yaralar açacaktır.

Klasik müzik yalnızca bir müzik beğenisini ifade etmez. Başka hiçbir müziğin size sağlayamayacağı faydaları da içinde barındırır. Örneğin, okulöncesi yaştaki 78 çocuk üzerinde yapılan bir araştırmaya göre, düzenli piyano eğitimi alan çocukların IQ seviyelerinde yüzde 50 artış gözlenmiş, bu çocukların matematik ve fen alanlarında daha başarılı oldukları da ispatlanmıştır. Böylece zeki bir neslin yolunun, bilgisayar oyunlarından değil de, piyano tuşlarından mı geçtiği sorusu ortaya çıkmıştır. Piyano eğitiminin temelinde de klasik müziğin etkisi tartışılmaz bir gerçektir.

Amerikalı iki uzman; Kaliforniya Irvine Üniversitesi'nin Öğrenme ve Hafıza Nörobiolojisi bölümünde görev yapan fizikçi Gordon L. Shaw ile Wisconsin Üniversitesi'nden psikolog Frances H. Rauscher, müziğin zeka ile olan bağlantısı üzerine araştırmalarını uzun zamandır yürütüyor. Bu alandaki ilk çalışmaları "Mozart Etkisi" adını taşıyan deney. Yapılan deneyde 36 lise öğrencisine belli bir süre, her gün 10 dakika boyunca Mozart'ın bir piyano sonatı dinletilmiş, sonuçta çocukların IQ'larında artış gözlemlenmiştir. Aynı gruba dinletilen new age ile dans müziği ise Mozart'ın yarattığı etkiyi yaratmıyordu. Tek problem, Mozart'ın etkisinin sadece 1 saat sürmesiydi.

Shaw ve Rauscher ikinci çalışmayı "küçük yaşta müzik dersleri almak ve özellikle bir enstrüman üzerinde yoğunlaşmak" üzerine yaptılar. Bunun için en yaygın ve en popüler olan piyanoyu seçtiler. Seçimin nedeni, piyanoyu o yaştaki çocukların daha kolay öğrenebilecek durumda olmasıydı.

Deney için bu kez anaokuluna giden 78 çocuk seçildi. Bu arada 3-4 yaşlarında olan bu çocukların ailelerinin sosyo-ekonomik-kültürel düzeylerinin, gittikleri anaokullarının eşdeğer olmasına dikkat edildi. 78 çocuk 4 gruba ayrıldı. Birinci gruba şan ve piyano dersi, ikinci gruba sadece şan dersi, üçüncü gruba bilgisayar dersi verilirken dördüncü gruptakilere hiçbir şey öğretilmedi. Çocuklar haftada iki kez 15'er dakikalık piyano dersi alıyordu, her çocuğun eşit sürede ders almasına da dikkat ediliyordu. Sekiz ay boyunca diğer grupların çalışmaları da sürdü.

Çocuklara deneyin başında zeka testi uygulanmıştı. Sekiz ayın sonunda diğer gruplardaki çocukların zeka seviyelerinde önemli bir gelişme kaydedilmezken, piyano dersi alan gruptakilerin IQ'larında yüzde 46 artış görüldü. Bütün çocuklar bu ölçüm için 5 ayrı teste tabi tutulmuştu. Bu testler; puzzle birleştirmek, gösterilen desenleri yapmak, geometrik şekilleri tanımak, nesnelerin doğru renklerini ve resimlerdeki hataları bulmaktan ibaretti.

Dr.Shaw ve Dr.Rauscher, ilk araştırmalarında buldukları "Mozart dinlemenin birkaç saat süren etkisi" aksine, piyano eğitiminin etkisinin ömür boyu süreceğini söylüyor. Deney 3-4 yaşlarındaki çocuklar üzerinde yapılmış olsa da, 12 yaşına kadar alınan piyano derslerinin etkili olacağını ekliyorlar. Bunu da şöyle açıklıyorlar: "Müzik de tıpkı matematik ya da satranç gibi yüksek beyin fonksiyonları gerektiren bir uğraş. Bu alanlar, aynı zamanda, iyi gelişmiş "spatial" zekanın da temelini atıyor. Spatial zeka; görsel dünyayı algılayabilme, nesnelerin görüntülerini zihinde oluşturabilme ve bunların farklılıklarını kavrama yetisine verilen addır."

Türkiye'de müziğin zeka üzerine etkilerini araştıran M.S.Ü. Devlet Konservatuarı Profesörü Filiz Ali de iki araştırmacının bulgularını destekler nitelikte konuşuyor: "Müzik ne kadar soyut görünse de, son derece bilimsel ve matematiksel. Müziğin içinde bir matematik var. Notalar, solfej, hepsi matematik üzerine kurulu. Ve piyano çalmak da matematiksel düşünmeye benziyor. Hem beyni hem bedeni çalıştıran piyano, notaları algılayan beynin tuşlara dokunan parmaklara, pedallara basan ayağa emir vermesiyle bir koordinasyon oluşturur. Bu da beynin birden fazla bölgesini çalıştırarak çok yönlü düşünmeyi ve bağlantılar kurmayı sağlar, beynin kullanımı geliştirir."

Bu bağlamda, sadece anne karnında, anaokulunda değil, lisede aldığımız müzik derslerinin de aslında ne kadar önemli olduğu ortaya çıkıyor. Sadece solfej öğretilip önemsenmeyen müzik derslerinde de esaslı bir reform yapılarak, aslen müziğin ne anlama geldiği öğretilmeli, ne gibi yararlar sağlayabileceği anlatılmalıdır.

Klasik müziğin sadece bir "beğeni meselesi" değil, aynı zamanda zekayı geliştirici bir unsur olduğu bütün bu araştırmalarla kanıtlanmıştır. Klasik müzik, herşeyden önce bir yaşam biçimidir. Elbette, sadece klasik müzik dinlenmeli diye bir sav sözkonusu olamaz. Ancak klasik müziğin anlamına, tadına varabilenlerin, diğer müzik türlerinde de seçici davranabileceği su götürmez bir gerçektir.

"Klasik Müzik Rehberi" herkesin okuması gereken, kapsamlı, meraklıları için, "keşke ciltli ve 1.hamur kağıda basılsaydı" dedirtecek kadar kütüphanelerin arşiv bölümünde yer alması gereken bir kitap. Aslında bütün bu yazının özeti, kitabın arka kapağındaki yazıyla belirtilmiş: "11.yüzyılda Avrupa'da başlayan, 17.yüzyılda Johann Sebastian Bach'la zirvesine ulaşan ve günümüze kadar devam eden, genel tabirle Klasik Müzik diyebileceğimiz tür, müziğin matematiksel olarak ulaştığı en yüksek düzeyi ifade eder...Ne var ki, bu müziğin hakkını vererek dinleyebilmek, daha önemlisi dinlerken haz alabilmek için bilgi sahibi olmak gerekir.(...) Elinizdeki kitap, sanat, estetik, uygarlık, duygu, saygı gibi kavramların önemini yitirdiği bir "kültür" yozlaşmasının tozu dumana kattığı günümüz ortamında, henüz umudunu yitirmemiş insanların ruhlarını yıkamalarına, daha rafine bir yaşam sürmelerine, daha mutlu ve sağlıklı çocuklar yetiştirmelerine yardımcı olacak bir başucu kitabı/ el altı rehberi. İdeal bir armağan..."





Kaynak: tr.wikipedia.org, www.onmusicstore.com, www.klasikmuzik.info, usavurma.blogspot.com

1 yorum:

Adsız dedi ki...

merhaba;eğitimli bi kalsik müzik dinleyicisi değilim ama çocuklar üzerindeki önemini ve etkisini biliyorum bu yüzden de bir tv programında rastladığım feridun hürel in kitabı hakkındaki konuşması üzerine araştırmaya başladım ve kesinlikle bu kitaba sahip olmak istiyorum.bu bölümdeki etkileyici açıklamalrınız için teşekkürler.