Bugün kütüphanemde bir kitap ararken, bende çok hoş bir anısı olan Atilla Birkiye'nin "Aşk Üçlemesi" adlı romanıyla karşılaştım. Bu kitap beni alıp, 4 sene öncesine götürdü.
O zamanlar henüz bankada gişe memuru olarak çalışıyordum. Bankaya servisle gidip geldiğimden, yolda okumak üzere yanımda sürekli kitap taşıyordum. Ne zamandır aradığım roman henüz yayınlanmıştı. Daha önce 3 ayrı kitap olarak piyasadaydı ancak ben sadece bir tanesini bulabilmiştim. Diğer ikisini de çok merak ediyordum. Yeni basımında bu 3 kitap tek kitap haline getirilmişti.
Bir akşamüstüydü, banka kapanmak üzereydi. Bankoya bir bey yaklaştı işlem yaptırmak için. Çok kitap okuyan biri olarak, arka kapakta resmi dahi olsa, yazarları tanımak benim için bile güç oluyor. Dolayısıyla gişede işlem yaptıran bu beyi ancak dekonta ismini aldığım sırada tanıyabildim. Atilla Birkiye diye yazmıştı. Usulca çantamı aldım, o sıralar kendisinin kitabını okuduğum halde, bu şartlar altında imzalatıp imzalatmamak konusunda tereddüt ettim. Ne de olsa imza günü değildi, çok farklı bir amaç için oradaydı, beni tersleyebileceği korkusuyla çekine çekine uzattım kitabı. Dekonta imzasını almıştım, acaba bunu da imzalayabilir miydi?
Önce çok şaşırdı Atilla Bey. Daha sonra, "Şu saatte, başka hangi bankaya gitsem, herhangi bir şubede, işlem yaptırdığım başka hangi bankoda birisinin benim kitabımı okuyabilme olasılığı vardır ki, bu ne güzel bir tesadüf" dedi. Ben de kendisine bir çırpıda kitabı bitirmek üzere olduğumu, daha önceki basımlarını bulamadığımı anlattım. Eminim, yazar için de, okur için de buna benzer hoş bir anıya çok ender rastlanır. Nitekim Atilla Bey kitabımı; "Her şeyden önce bu güzel sürprize, yeni çıkan bir kitabın, bir aşk romanının coşkusuyla, sevgiyle" diyerek imzalamıştı.
Gerçekten düşününce, o gün o şubede, benim gibi işlem yapan diğer arkadaşlarıma değil de bana gelmesi, benim kitabı henüz bitirmemiş olmam (ki o akşam serviste kitabı bitirmiştim) hepsi bu kadar mı denk gelir diye sorgulamama yolaçtı. Bir kere daha hayatın gerçekten de ufak sürprizler yaptığına, küçük mutlulukların bile insanın dünyasını değiştirdiğine şahit oldum. Hala bu anının her saniyesi belleğimde pırıl pırıl, gülümseyerek hatırlıyorum herşeyi.
Atilla Birkiye, 29 Mayıs 1955 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. Yayınevlerinde ve ansiklopedilerde çalıştı; ilk yazısı 1978 yılında "Sanat Emeği" dergisinde yayınlandı. Çeşitli dergilerde yazılarının yayınlanması 1980 sonrasında yoğunlaştı. Tam metni Türkçe'ye ilk kez çevrilen "Binbir Gece Masalları"nı yayına hazırladı. Cumhuriyet Gazetesi'nde, 1994-2001 yılları arasında haftada bir "Işıldak ve Yelpaze" başlığıyla köşe yazıları yazdı.
Kitabın içeriğine gelince, 3 ayrı kitabın birleşimi olduğundan bahsetmiştim. Bu 3 hikaye, birbiriyle bağlantılı. İlki, "Son Yemek", ikincisi, "Soldan Sağa" ve sonuncusu "Bir Aşk Bilmecesini Nasıl Çözebilirsiniz?". İlkinde, darbe sonrasında ilham kaynağını kaybetmiş bir yazarın bunalımı yansıtılırken, bir yandan da bir türlü kendisiyle birlikte olduğuna inanamadığı sevgilisi Selma'ya duyduğu tutkulu aşk anlatılıyor. "Soldan Sağa" da ise, sevgilisi Selma'dan ayrı düşen yazarın, yazma serüveni var. Son bölümde, Selma ile yazarın çevresinde gelişen kadın-erkek ilişkileri konu ediliyor.
Şu anda da bu kitaba ulaşmak sanırım zor, piyasada tükenmiş gibi gözüküyor. Umarım yeni basımları çıkar, kimbilir belki benim gibi bir kitapsever de bu sayede hoş bir anıya sahip olur...
O zamanlar henüz bankada gişe memuru olarak çalışıyordum. Bankaya servisle gidip geldiğimden, yolda okumak üzere yanımda sürekli kitap taşıyordum. Ne zamandır aradığım roman henüz yayınlanmıştı. Daha önce 3 ayrı kitap olarak piyasadaydı ancak ben sadece bir tanesini bulabilmiştim. Diğer ikisini de çok merak ediyordum. Yeni basımında bu 3 kitap tek kitap haline getirilmişti.
Bir akşamüstüydü, banka kapanmak üzereydi. Bankoya bir bey yaklaştı işlem yaptırmak için. Çok kitap okuyan biri olarak, arka kapakta resmi dahi olsa, yazarları tanımak benim için bile güç oluyor. Dolayısıyla gişede işlem yaptıran bu beyi ancak dekonta ismini aldığım sırada tanıyabildim. Atilla Birkiye diye yazmıştı. Usulca çantamı aldım, o sıralar kendisinin kitabını okuduğum halde, bu şartlar altında imzalatıp imzalatmamak konusunda tereddüt ettim. Ne de olsa imza günü değildi, çok farklı bir amaç için oradaydı, beni tersleyebileceği korkusuyla çekine çekine uzattım kitabı. Dekonta imzasını almıştım, acaba bunu da imzalayabilir miydi?
Önce çok şaşırdı Atilla Bey. Daha sonra, "Şu saatte, başka hangi bankaya gitsem, herhangi bir şubede, işlem yaptırdığım başka hangi bankoda birisinin benim kitabımı okuyabilme olasılığı vardır ki, bu ne güzel bir tesadüf" dedi. Ben de kendisine bir çırpıda kitabı bitirmek üzere olduğumu, daha önceki basımlarını bulamadığımı anlattım. Eminim, yazar için de, okur için de buna benzer hoş bir anıya çok ender rastlanır. Nitekim Atilla Bey kitabımı; "Her şeyden önce bu güzel sürprize, yeni çıkan bir kitabın, bir aşk romanının coşkusuyla, sevgiyle" diyerek imzalamıştı.
Gerçekten düşününce, o gün o şubede, benim gibi işlem yapan diğer arkadaşlarıma değil de bana gelmesi, benim kitabı henüz bitirmemiş olmam (ki o akşam serviste kitabı bitirmiştim) hepsi bu kadar mı denk gelir diye sorgulamama yolaçtı. Bir kere daha hayatın gerçekten de ufak sürprizler yaptığına, küçük mutlulukların bile insanın dünyasını değiştirdiğine şahit oldum. Hala bu anının her saniyesi belleğimde pırıl pırıl, gülümseyerek hatırlıyorum herşeyi.
Atilla Birkiye, 29 Mayıs 1955 yılında İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. Yayınevlerinde ve ansiklopedilerde çalıştı; ilk yazısı 1978 yılında "Sanat Emeği" dergisinde yayınlandı. Çeşitli dergilerde yazılarının yayınlanması 1980 sonrasında yoğunlaştı. Tam metni Türkçe'ye ilk kez çevrilen "Binbir Gece Masalları"nı yayına hazırladı. Cumhuriyet Gazetesi'nde, 1994-2001 yılları arasında haftada bir "Işıldak ve Yelpaze" başlığıyla köşe yazıları yazdı.
Kitabın içeriğine gelince, 3 ayrı kitabın birleşimi olduğundan bahsetmiştim. Bu 3 hikaye, birbiriyle bağlantılı. İlki, "Son Yemek", ikincisi, "Soldan Sağa" ve sonuncusu "Bir Aşk Bilmecesini Nasıl Çözebilirsiniz?". İlkinde, darbe sonrasında ilham kaynağını kaybetmiş bir yazarın bunalımı yansıtılırken, bir yandan da bir türlü kendisiyle birlikte olduğuna inanamadığı sevgilisi Selma'ya duyduğu tutkulu aşk anlatılıyor. "Soldan Sağa" da ise, sevgilisi Selma'dan ayrı düşen yazarın, yazma serüveni var. Son bölümde, Selma ile yazarın çevresinde gelişen kadın-erkek ilişkileri konu ediliyor.
Şu anda da bu kitaba ulaşmak sanırım zor, piyasada tükenmiş gibi gözüküyor. Umarım yeni basımları çıkar, kimbilir belki benim gibi bir kitapsever de bu sayede hoş bir anıya sahip olur...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder