26 Temmuz 2007 Perşembe


MUSTAFA KEMAL'İN AĞZINDAN VAHİDETTİN

Mustafa Kemal'in Ağzından Vahidettin - Falih Rıfkı Atay, Pozitif Yayınları, Ekim 2005


Mustafa Kemal Atatürk, Kurtuluş Savaşı ile milli mücadeleyi anlattığı tek belge olan "Nutuk" dışında, anılarını 1926 yılında Hakimiyet-i Milliye gazetesinde yayınlanmak üzere Falih Rıfkı Atay'a anlatmıştır.

Anılar 3 kısım olarak düşünülmüş; 1.Dünya Savaşı ile ilgili olanlar, savaş sırasında İstanbul'daki faaliyetlerine ait olanlar ve sonunda Kuvayı Milliye dönemine ait olanlar... İlk kısmı yazılmaya başlanmış, ancak burada ismi geçen önemli yabancı kişilerin de etkisinden olsa gerek, hükümetin ricası üzerine birinci kısmın sonunda Atatürk anıların yazılmasını durdurmuş. Bu kitapta, Dünya Savaşı'nın başlamasından Atatürk'ün Samsun'a çıkışına kadar geçen süre içerisinde yaşanan olaylar anlatılmaktadır. Zaten "Nutuk" da, Atatürk'ün Samsun'a çıkışıyla başlar.

Bugüne kadar en az bilgi sahibi olduğumuz padişahlardan biridir Vahidettin. Belki Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılış dönemine rastlıyor oluşundan, belki de kayda değer herhangi bir eylemi olmamasından kaynaklı bu bilgisizlik, kendisinin özel olarak araştırılmasını ve belli bir dönemin bu şekilde aydınlanmasını gerektirmiştir.

Kitapta, Mustafa Kemal ile Vahidettin'in Almanya yolculukları önemli bir yer tutuyor. Henüz veliaht olan Vahdettin, padişah olan ağabeyi Sultan Mehmed Reşad'ın yerine, müteffikleri olan Alman komutanları ziyaret etmek üzere Almanya'ya gidecektir. Padişah hastadır, bu nedenle böyle bir yolculuğa çıkması sakıncalıdır. Ancak deneyimsiz olan veliahta deneyimli bir kumandanın eşlik etmesi önerilir. Bu kişi de, görevi kabul eden Mustafa Kemal olur. İlk karşılaşmaları, yolculuk öncesi sarayda gerçekleşir. Daha sonra trenle Almanya'ya hareket edeceklerdir. Tren kalkmadan önce, Atatürk, bir gün önceden üniformasını giymesi için teşrifatçısını uyardığı Vahidettin'in sivil kıyafette olduğunu görünce, çevresindekilere nedenini sorar. Basit bir kapristen ileri gelen cevabı duyunca daha fazla bir şey söylemeden trene biner.

Yolculuk boyunca, Atatürk, Vahidettin'e yakın olmayı tercih eder. Ülkenin içinde bulunduğu durumdan hiç memnun olmadığı için, ileride padişah olacak bu kişiliğin aydın, kendi görüşlerini de benimseyecek birisi olacağını umarak bu girişimde bulunur. Ancak, o sıralar Atatürk'ün her dediğini can kulağıyla dinleyen, kendisi de onun lehinde fikirlere sahip olan Vahidettin, tahta çıktıktan sonra tamamen farklı biri olacak, Atatürk'ü bu anlamda büyük hayal kırıklığına uğratacaktır.


Vahidettin'in tek amacı kendini, tahtını kurtarmak olduğundan, bütün imparatorluğu da yalnızca İstanbul'dan ibaret sanmak gafletindeydi. İtilaf devletlerince "hasta adam" denilen Osmanlı İmparatorluğu'na bu anlamda yakışan bir padişah olmuş, herşeyden habersizce, ülkenin savaşarak değil de boyun eğerek kurtarılacağına inanmıştı. Hatta, bu doğrultuda itilaf devletlerine ülke üzerinde sonsuz yetki verirken, Mustafa Kemal'in ayakbağı olacağını düşünüp, onu bir görev icat ederek İstanbul'dan uzaklaştırmak istemiştir. Anadolu'ya gidip ülkeyi kurtarmanın yollarını arayan Atatürk için de bu, bulunmaz bir nimet olmuş, "Bandırma" adlı gemiyle Samsun'a gitmek üzere İstanbul'dan hareket etmiştir.

Yaptığım araştırmalar sırasında, bazı internet sitelerindeki forumlarda, Atatürk'ün Samsun'a çıkışının hurda bir gemiyle ve kimseden habersiz nasıl olduğunu, bunun pek de inandırıcı gelmediği şeklinde yazılarla karşılaştım. İşin aslı yine detaylarda gizli olduğundan, bu konuyu da burada aydınlatmayı uygun görüyorum. Atatürk, ülkenin içinde bulunduğu çıkmazı çözmek için İsmet (İnönü) Paşa ile de sürekli ama gizli temas halinde bulunuyordu. Buluştukları bir gün, önlerine bir harita açtılar. Hangi yoldan, ne şekilde Anadolu'ya gitmenin daha sağlıklı olacağını saatlerce tartıştılar.

Bu sıralarda İstanbul hükümeti de boş durmuyor, Atatürk kendileri için tehlike arz ettiğinden, onu Anadolu'ya sürmek ve orada çürütmek istiyorlardı. Mustafa Kemal'in Anadolu planlarından habersiz, ona Samsun'da olan bir ayaklanmayı bastırması için göreve davet ettiler. Atatürk de bu görevi seve seve kabul ederken, o dönem Genelkurmay Başkanı olan Fevzi Paşa, ikinci başkan Kazım Paşa ve Fevzi Paşa'dan görevi devralıp başkan olan Cevad Paşa tamamen Atatürk' destek olduklarından, görev kağıdı hazırlanırken onun istemiş olduğu maddeleri de eklemeyi, görev yetkilerini genişletmeyi uygun gördüler. Anlaşıldığı gibi, elbette herşey tek başına yapılmadı. Ama bu kadarcık destek bile, Atatürk'ün bir yerlerden başlayıp milleti örgütlemesine yetti.

Eğer bu görev verilmese Atatürk Anadolu'ya gitmeyecek miydi? Mutlaka gidecekti ama o zaman tarihin nasıl bir rota çizeceğini hiç birimiz bilemeyiz. Bandırma gemisiyle yola çıkmak üzereyken bile Karadeniz'de geminin batırılacağı haberini almış, buna rağmen risk alıp yolundan dönmemiş ve Samsun'a varmıştır.

Vahidettin'e geri dönecek olursak, Atatürk yola çıkmadan hemen önce kendisini çağırtmış, kısa bir görüşme yapmıştır. Bu görüşmede Yıldız Sarayı'nın etrafındaki düşman zırhlılarına bakarak Mustafa Kemal'e"Paşa, devleti sen kurtaracaksın!" demiştir. Bunun, düşmana karşı savaşarak değil, onların istediklerini yaparak, şikayet ettikleri konuları düzelterek olacağını anlayan Atatürk saraydan ayrılarak yola çıkmıştır.

Sonunda ülkemizin nasıl kurtarıldığını hepimiz biliyoruz...Günümüzde ise Atatürk gibi düşünenlerin yanısıra Vahidettin gibi düşünenler de mevcut. Peki biz bu sefer hangisini seçeceğiz?...

4 yorum:

Adsız dedi ki...

zannetmiyorum bu biraz art niyetli bir yazı vahidettin in kamal paşamıza vatanı sen kurtaracaksın derken sizin dediğiniz gibi olacağını asla zannetmiyorum çocukça bir art niyet

Gözde Sayınsoy dedi ki...

Kitabın isminden de anlaşıldığı gibi, "Mustafa Kemal'in Ağzından Vahidettin", tamamen Atatürk'ün kendi ağzından Falih Rıfkı Atay'a anlattıklarından oluşuyor. Bu yazıyı yazarken, Mustafa Kemal'in kendi anıları olduğundan, yorum yapma cüretini zaten kendimde görmedim.

Bahsetmiş olduğunuz Vahidettin-Mustafa Kemal Paşa diyalogu, kitabın son bölümlerinde, "Padişah'la Son Görüşme" adı altında yer alır. (syf.128-syf.130) Padişah, "Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir.Paşa devleti kurtarabilirsin!" dedikten sonra, benim yazımda geçen kısım tamamıyla Atatürk'ün kendi düşünceleri, F.Rıfkı Atay'a anlattığı kendi sözleridir.

Son paragraftan bahsediyorsanız eğer, tamamıyla benim düşüncem olup, elbette mecazi anlamlar taşımaktadır. Şu anda ne işgal devletlerinin tehdidi altındayız, ne de savaştayız ama hala ülkemiz toprakları üzerinde değişik emelleri olanlar var ve eminim siz de bunun farkındasınızdır.

Atatürk'ün Vahidettin'in bu şekilde düşündüğünü farkettikten sonra saraydan ayrılması, ardından Samsun'a çıkıp vatanı kurtarmak için harekete geçmesiyle Milli Mücadele başlar. Tabii ki, Atatürk, Vahidettin'in bahsetmek istemiş olduğu işgal devletlerine boyun eğmeye asla tahammül edemezdi. Yazımın bu kısmının da bu şekilde anlaşıldığını hiç sanmıyorum. Çünkü bir sonraki paragrafta ülkemizin nasıl kurtarıldığını hepimizin bildiğinden bahsettim. Atatürk, Vahidettin'in bu düşüncesini bilip, ona herhangi bir şey söylemeden saraydan ayrıldı, çünkü kafasında şekillendirdiği Milli Mücadele'nin bu sebeple sekteye uğramasını, Vahidettin'in bunu farkedip kendisini engellemeye çalışmasını istemiyordu.

Dolayısıyla, yazıya art niyetli demeden önce, kitabı okumanızı şiddetle öneririm. Bu yazıdaki bahsettiğiniz padişahın işgal kuvvetlerine boyun eğme düşüncesi tamamen Yüce Önderimizin şahsi fikri olarak kitapta yer alır. Bu durumda, yapmış olduğunuz yoruma göre; bu düşüncelerin sahibi ben olmadığım için, çocukça olan, art niyetli olan ben olmuyorum, eminim siz de tamamen yanlış anlaşılabilecek bir durumu kastetmemişsinizdir...

Adsız dedi ki...

osmanlı tarıhe adını sanla yazmıs bır ulusdur!ve osmanlının uzerıne yenı bır devlet kurulmasında bıle hala osmanlının o sanlı tarıhı ıle gurur duyuyoruz! devletlı vahdettın sadece kendı saltanatını dusunse idi,onlara osmanlı hanedanını surgune yollayan gucu vermeden once onları ıdamda ettırırdı.bu kadr kendını dusunen bı ınsan bunu yapmazmıydı sızce?benb sıze vahıdettın sultanın mustafa kemal ataturke,samsuna cıkmadan once yazdıgı mektubu okumanızı tavsıye edrım!tarıhı bılmeden alıntıları yanlıs yorumlayan yazarlar oldukca,bız bu sıkıntıları daha cook cekerız

Adsız dedi ki...

Yazının tamamını okumadım, okumakta istemedim. Acaba VI.Mehmet'e deneyimsizliğinden dolayı deneyimli bir zabit eşlik etsin diyemi Mustafa Kemal eşlik etti? yoksa Mustafa Kemal VI.Mehmet'in yaverimiydi? Acaba yaveri olduğunu kabullenmemek içinmi bu cümle kullanıldı? Ziyaretin tam tarihini yazılmamış, Almanya ziyaretinde Mustafa Kemal ne kadar deneyim ve tecrübeye sahibti? Gazi Mustafa Kemal Ataturk anılarını acaba Falih Rıfkı Atay'a böylemi anlattı? Yoksa bizim yazarımız Falih Rıfkı Atay atamızın gözünemi girmeye çalıştı? Ayrıca kitap Ekim 2005 basımlı daha önce baskısı varmı bilmyorum. Neden yazarı ve anılarını anlatan kişi hayatta değilken bu yok kitap basılıyor? şahit yok kitaba itiraz edecek yok bu mantıklamı kitap şimdi ortaya çıktı. Şimdi size soruyorum " İstanbuldan bir gemiye T.C. ait bir genaral bindirelim ve samsuna gönderelim ordan amasya, sivasa ve ankaraya gitsin kaç kişi toplayabilecek? Amasya ve sivas kongresine ait resimlere dikkatli bakalım "Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün içindeki bulunduğu karelere? yanındaki esas duruşta oturup resim karesinde bulunanların hepsi köylü mehmet agamı? yoksa aşiret reisleri? Resimdekilerin hepsi aşiret reisi ve en azının 1000 silahlı adamı var? bu aşiret reisleri hangi kuvvet esas duruşta bekletebilir? Ve de Mustafa Kemal resimde kendinden emin ve de çok cesaretli duruyor sizce hangi güç o cesareti veriyor? acaba islam halifesi ve cihan padişahı VI.Mehmet'in fermanı mı? unutmayalımki VI. Mehmet Vahidettin'de en az bizim kadar vatanperverdir.

KANIMA DOKUNUYOR... DÜNÜN KOMİNİSTLERİ BUGÜNÜN ATATÜRKÇÜLERİ, CUMHURİYETİN, LAİKLİĞİN SAVUNUCULARI VE ATATÜRKÜN KURDUĞU BANKANIN ORTAKLARI... YETKİ GEÇSE BU İNSANLARA CUMHURİYETİMİ DEVAM ETTİRİRLER YOKSA KOMİNİZMİMİ GETİRİRLER ÜLKEMİZE....