Bir Masalmış Kolesterol - Shane Ellison, Hayykitap, Temmuz 2007
Tüm dünyada hayati hastalıkların başlıca sebebi, olumsuzluk simgesi olarak gösterilen kolesterolün aslında ne olduğunu anlatan bir kitap basıldı çok yakın bir zamanda. Tamamen teknik bir kitap, dolayısıyla okunması da anlaması da biraz zor. Ama, sırf bize değil, tüm dünyaya söylenmiş ve söylenmekte olan kocaman bir yalanı açıklıyor.
Bu kolesterol meselesi benim için yeni bir şey değil. Çok yakın bir tanıdığım, senelerini doktorluk mesleğine vermiş biri olarak, bu acı kolesterol gerçeğini çok önceden farkedip çevresine anlatmaya çalıştı yıllar boyunca. Çalıştı diyorum, çünkü tüm dünya aksini iddia ederken, aslında yüksek kolesterolün ne kadar tehlikeli, ne kadar vahim (!) olduğunu söylerken, insanlara bunun tersini kabullendirmek epey zor. Üstelik kendisi, herhangi bir deney ya da araştırma olmaksızın, sadece kalp-damar cerrahı olması sebebiyle deneyimleri ile bilgisini birleştirip, 80'li yıllarda, aslında kolesterolün kalp hastalıkları üzerinde bir etkisi olmadığını ortaya çıkarmıştır.
Hiç kimse, sağlık gibi çok önemli bir konuda yalan olmayacağını düşündüğünden olsa gerek, "bunca doktor, bunca tıp otoritesi böyle bir gerçeği kabullenmişken, herhalde yanlış değildir" tezini savunuyor. Oysa gerçek bambaşka... İlaç firmaları, kolesterol düşürücü ilaçlar üzerinden yılda milyon değil, milyarlarca dolar kazanıyorlar. Dolayısıyla, şimdi çıkıp, kolesterol sandığınız gibi bir şey değil demek, altın yumurtlayan tavuğu kesmek oluyor. Tıbbın hata yapma oranı da oldukça yüksek, bugün "evet" dediklerine yarın "kesinlikle hayır" diyorlar. Tıpkı seneler önce kalp hastalarına balığı yasaklayıp, bugün onlar için bir numaralı besin haline getirdikleri gibi...
Kitapta, kolesterol düşürücü ilaçların yararı olmamasının yanısıra, aslında öldürücü etkilerinden bahsediyor. Ne kadar acı değil mi? Siz iyileşmek için ilaçlardan medet umuyorsunuz, ama sağlığınızı hiçe sayan birileri, umursamadan, daha da fazla para kazanmak için bu gerçeği örtbas etmeye uğraşıyor. Sırf ilaçlar da değil, bugün halen reklamlarda, kolesterol düşürücü etkisi olduğu öne sürülen birtakım içecekler de bu pastadan büyük bir dilim kapma yarışına giriyor. Bugün yaşlısından gencine, her türlü insan, bambaşka sebeplerden de olsa hastaneye, doktora gittiğinde, yapılan tahliller sonucunda potansiyel kolesterol hastası olarak adlandırılıyor. Dolayısıyla, böylesine geniş bir insan yelpazesine hitap edecek bir ürünü satmak, yiyecek-içecek sektörünün de ağzını sulandırıyor.
Kolesterolün kalp hastalıklarını engellediğine olan inanç, bu kitapla yerle bir oluyor. Çünkü, yapılan araştırmalar neticesinde, kalp hastalıkları ile kolesterol arasında herhangi bir bağıntı bulunamamış! Hatta kitaba göre, yüksek kolesterol olan yaşlı kişilerin yaşama şansları çok daha yüksek. Çünkü düşük kolesterol ile, bağışıklık sistemimiz çöküyor, hafızamız zayıflıyor, hormon düzeyimiz bozuluyor.
Bu durumda ne yapmalı? Elbette, hepimiz tıp eğitimi almadığımız için, aslında doktorlar ne söylerse, ne önerirse onu yapmak zorunda kalıyoruz. Ancak biraz araştırarak, sağlık gibi önemli bir konuda bazı verilere, somut gerçeklere ulaşmak istersek, bu körü körüne olan inancı yok edebiliriz.
İnsan bedeni gerçekten de mükemmel bir makine. Nasıl eve aldığımız çok pahalı, çok değerli makinelerimize bir şey olmasın, kırılmasın diye gözümüz gibi bakıyorsak, vücudumuza da öyle bakmalıyız. Kilo almamalı, onu yormamalıyız. Sadece, elimize bedava geçti diye onu hor kullanmamalıyız. Çünkü düzeltmek için dünyanın parasını harcıyoruz. Her zaman pozitif olmalıyız, ki moral aslında vücuttaki hemen hemen bütün aksaklıkların ilacı, en başta kanser olmak üzere.
Elbette her ilaç kötü değil, ancak ilaçları alıp alıp hayat tarzımızı değiştirmeden yaşamak, işin kolayına kaçmak, kısa vadede çözüm üretmek oluyor. Yaşantımızı gözden geçirerek, kendimize gerçek anlamda iyi bakarak, genetik olmayan hastalıkları önleyebilmemiz mümkün.
Kısacası, dünya üzerinde kolesterol ilaçlarına hayır diyen bir avuç araştırmacı ile doktora karşın, koskoca bir ilaç endüstrisi ile bundan rant sağlayan sağlık personelinin savaşı nasıl sonuçlanır bilinmez. Belki de kolesterol hastası olarak isimlendirilen kişilerin bilinçlenerek bu düzene bir dur demesi mümkün olabilir. Gerçi o zaman da ilaç sektörü mutlaka yeni bir olguyla karşımıza çıkarak bizi korkutmaya devam edecektir...
Bu kolesterol meselesi benim için yeni bir şey değil. Çok yakın bir tanıdığım, senelerini doktorluk mesleğine vermiş biri olarak, bu acı kolesterol gerçeğini çok önceden farkedip çevresine anlatmaya çalıştı yıllar boyunca. Çalıştı diyorum, çünkü tüm dünya aksini iddia ederken, aslında yüksek kolesterolün ne kadar tehlikeli, ne kadar vahim (!) olduğunu söylerken, insanlara bunun tersini kabullendirmek epey zor. Üstelik kendisi, herhangi bir deney ya da araştırma olmaksızın, sadece kalp-damar cerrahı olması sebebiyle deneyimleri ile bilgisini birleştirip, 80'li yıllarda, aslında kolesterolün kalp hastalıkları üzerinde bir etkisi olmadığını ortaya çıkarmıştır.
Hiç kimse, sağlık gibi çok önemli bir konuda yalan olmayacağını düşündüğünden olsa gerek, "bunca doktor, bunca tıp otoritesi böyle bir gerçeği kabullenmişken, herhalde yanlış değildir" tezini savunuyor. Oysa gerçek bambaşka... İlaç firmaları, kolesterol düşürücü ilaçlar üzerinden yılda milyon değil, milyarlarca dolar kazanıyorlar. Dolayısıyla, şimdi çıkıp, kolesterol sandığınız gibi bir şey değil demek, altın yumurtlayan tavuğu kesmek oluyor. Tıbbın hata yapma oranı da oldukça yüksek, bugün "evet" dediklerine yarın "kesinlikle hayır" diyorlar. Tıpkı seneler önce kalp hastalarına balığı yasaklayıp, bugün onlar için bir numaralı besin haline getirdikleri gibi...
Kitapta, kolesterol düşürücü ilaçların yararı olmamasının yanısıra, aslında öldürücü etkilerinden bahsediyor. Ne kadar acı değil mi? Siz iyileşmek için ilaçlardan medet umuyorsunuz, ama sağlığınızı hiçe sayan birileri, umursamadan, daha da fazla para kazanmak için bu gerçeği örtbas etmeye uğraşıyor. Sırf ilaçlar da değil, bugün halen reklamlarda, kolesterol düşürücü etkisi olduğu öne sürülen birtakım içecekler de bu pastadan büyük bir dilim kapma yarışına giriyor. Bugün yaşlısından gencine, her türlü insan, bambaşka sebeplerden de olsa hastaneye, doktora gittiğinde, yapılan tahliller sonucunda potansiyel kolesterol hastası olarak adlandırılıyor. Dolayısıyla, böylesine geniş bir insan yelpazesine hitap edecek bir ürünü satmak, yiyecek-içecek sektörünün de ağzını sulandırıyor.
Kolesterolün kalp hastalıklarını engellediğine olan inanç, bu kitapla yerle bir oluyor. Çünkü, yapılan araştırmalar neticesinde, kalp hastalıkları ile kolesterol arasında herhangi bir bağıntı bulunamamış! Hatta kitaba göre, yüksek kolesterol olan yaşlı kişilerin yaşama şansları çok daha yüksek. Çünkü düşük kolesterol ile, bağışıklık sistemimiz çöküyor, hafızamız zayıflıyor, hormon düzeyimiz bozuluyor.
Bu durumda ne yapmalı? Elbette, hepimiz tıp eğitimi almadığımız için, aslında doktorlar ne söylerse, ne önerirse onu yapmak zorunda kalıyoruz. Ancak biraz araştırarak, sağlık gibi önemli bir konuda bazı verilere, somut gerçeklere ulaşmak istersek, bu körü körüne olan inancı yok edebiliriz.
İnsan bedeni gerçekten de mükemmel bir makine. Nasıl eve aldığımız çok pahalı, çok değerli makinelerimize bir şey olmasın, kırılmasın diye gözümüz gibi bakıyorsak, vücudumuza da öyle bakmalıyız. Kilo almamalı, onu yormamalıyız. Sadece, elimize bedava geçti diye onu hor kullanmamalıyız. Çünkü düzeltmek için dünyanın parasını harcıyoruz. Her zaman pozitif olmalıyız, ki moral aslında vücuttaki hemen hemen bütün aksaklıkların ilacı, en başta kanser olmak üzere.
Elbette her ilaç kötü değil, ancak ilaçları alıp alıp hayat tarzımızı değiştirmeden yaşamak, işin kolayına kaçmak, kısa vadede çözüm üretmek oluyor. Yaşantımızı gözden geçirerek, kendimize gerçek anlamda iyi bakarak, genetik olmayan hastalıkları önleyebilmemiz mümkün.
Kısacası, dünya üzerinde kolesterol ilaçlarına hayır diyen bir avuç araştırmacı ile doktora karşın, koskoca bir ilaç endüstrisi ile bundan rant sağlayan sağlık personelinin savaşı nasıl sonuçlanır bilinmez. Belki de kolesterol hastası olarak isimlendirilen kişilerin bilinçlenerek bu düzene bir dur demesi mümkün olabilir. Gerçi o zaman da ilaç sektörü mutlaka yeni bir olguyla karşımıza çıkarak bizi korkutmaya devam edecektir...
8 yorum:
bu güne kadar en hızlı okuduğum bir kitap oldu iki günde iki kez okudum. Öncelikle sağlık sektöründeki kişilerin ve ilaç kullanan herkesin kesin olarak okuması gereken bir kitap.ilaç şirketlerinin bizleri ne kadar çok düşündüğü(!)belli oluyor. yazan çeviren bizlere ulaştıran herkese çok teşekkürler.
Ne yazık ki sizin kadar duyarlı olan kişi sayısı oldukça az. Ama toplum olarak daha çok bilinçleneceğimize dair inancım sonsuz. Bu bilinçlenmeye en ufacık bir katkıda bulunabiliyorsam eğer, ne mutlu bana...
Saygılarımla,
bu kitabı okuyan arkadaşlara bir da "satılık hastalıklar" isimli kitabı okumalarını öneririm(tabi bulabilirseniz!). ilaç şirketlerinin ilaç satabilmek için ne tür dolaplar döndürdüğünü ve bahsedilen ilaçların bir çoğunun nasıl da (sizin de tanıdığınız hatta kullandığınız) ısrarla yazıldığını göreceksiniz. ilaçların işe yarar olduğunu söyleyen ve onaylayan uluslar arası örgütlerin elemanlarının ilaç şirketlerinden nasıl düzenli maaşlar aldığını göreceksiniz...
(bu siteyi yapan ve bunları yazabilmeme fırsat veren arkadaşa çok teşekkür ediyorum...
Selamlar, bu kitap hakkındaki yazıyı ve yorumları dikkatle okudum.Ben kolesterolü yüksek fakat kendini sağlıklı hisseden normal kilolu bir kişiyim.Bu
kitabı okuduktan sonra kafam karıştı.İlaç firmaları hakkındaki yorumlara katılmama rağmen kolesterolün yüksek oranlarda bulunmasının en azından felç riskini artırdığını ve damar deformasyonuna neden olduğunu biliyorum.Tabiki en doğrusu, kolesterol düzeyimizi ilaçlarla değil de hareketli yaşam tarzıyla ve sağlıklı beslenmeyle kontrol alında tutmak.Böylece eğer tuzaksa bile ilaç firmalarının gelirlerini artırmak yerine doğal yollarla sağlıklı kalmanın yollarını seçmeliyiz.Teşekkürler.
Kolesterolün, damarlar içinde plaklar oluşturarak damarın tıkanmasına neden olmasına "Atherosklerosis" hastalığı denir. Fakat, konuya derinliğine girersek, şu aşağıdaki sonuçlara varırız:
Atherosklerosis'in gerçekleşmesi için damar (arter) iç yüzeyinde bir yaralanma olmalıdır. Bu yaranın üzerine, artık cilalı olmayan bu yüzeye, kanda dolaşmakta olan cholesterol oturur. Kanda dolaşmakta olan cholesterol düzeyi ne olursa olsun, demek ki ister normal ister yüksek, dahası isterse düşük düzeyde cholesterol bulunsun, damar yarası üzerine cholesterol oturarak burayı bir yaranın kabugu gibi kapatır. Doğa kendi yöntemiyle yarayı iyileştirmiştir. Bu olurken, elbette damar boşluğu bir ölçüde daralır. O bölgede damar duvarı esnekliği de kalmaz. Bu yüzden hastalığa damar sertliği ya da atherosklerosis diyoruz. Cholesterol'ün oluşturduğu bu yara kabuğuna atheroma plağı adı verilir.
Atheroma plakları, hep damarların (arterlerin) ikiye ayrıldıkları yerlerde oluşur. Çünkü kan buradan geçerken girdigi damar duvarlarına bir darbe etkisi (trauma) yapar. Bu darbenin sürekli olması yüzünden damar iç yüzü yaralanabilir. Ama hepimizde mi?... Hayır. Bazı buna yatkın kişilerde bu olay meydana gelir. Bazı ırklar buna yatkın gibi görünüyor. Demek ki bir soya çekim olayıyla karşı karşıya olabiliriz. Bundan bir gen sorumlu olmalıdır diye düşünülebilir. 2000 li yılların başlarında bu tür gen araştırmaları yapıldığını görüyoruz. Bu konuda Tove Andersson ile Roger T. Dean'ın çalışmaları, tünelin ucunda görülen ışık niteliğindedir bizim için. Atherosclerosis'te yapılan gen araştırmaları belki bizi bu gün içinde olduğumuz "yanlış tanı, yanlış sağıtma" sarmalından kurtarabilir. Böylelikle, insan organizması için yaşamsal önem taşıyan lipidler ile onların yapı taşları olan yağ asidleriyle uğraşmayıp, kendi hallerine bırakma olanağını elde edebiliriz.
Gerçekten de, bu günlerde Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinde yapılmakta olan güncel bir klinik saptamayla, ana karnındaki bebekte, öteki kalıtımsal bozukluklar yanında atheroskleroza yatkınlık olup olmadığı anlaşılmaktadır. Demek ki, böylece atherosklerosis'in kalıtımsal olduğu, açıkça kabul edilmektedir. Bizce bu büyük bir aşamadır.
Buna karşın, daha önce bizler ne yapmışız? Damar yarası üzerine oturan maddeyi alıp inceleyerek, bunun cholesterol olduğunu görüp bütün sorumluluğu cholesterole yüklemişiz. Elbette bundan sonra kanda bu maddeyi nasıl düşürebiliriz sorusu gündeme gelmiş. Çünkü "ulema!" kan cholesterol düzeyinin önemi üzerinde, her şeye karşın anlaşmış bulunmaktadır. Bu neye benziyor biliyormusunuz? Bir deri yaralanmasından sonra yaranın üzerinde oluşan kabuğu, yaranın açılmasından sorumlu tutmaya benziyor. Hemen irkilip kendinize "hiç böylesi anlamsız, saçma" bir düşünce olabilir mi?" diye sormayın. Çünkü bu konuda bütün olanlar, eskilerin "abesle iştigal" diye nitelendirdikleri olgudur.
Doç.Dr.Yalçın Güran
Kalp-Damar Cerrahisi Uzmanı
Bu konuda ve diğer sağlık konularında ilginizi çekebilecek diğer yazılarım için;
http://usavurma.blogspot.com
Öncelikle herkese sağlıklı günler diliyorum.
Evet kolesterol önemli ve yanılgıya açık bir konu. Malesef ilaç araştırmalarını yapan ilaç devleri, biz hekimlere bazı bilgileri pompalıyorlar. Bizlerde bireysel araştırma yapma şansı bulamadığımızdan verilen bilgileri doğru kabul etmek zorunda kalabiliyoruz.
Ancak; bir gerçek daha varki yapılan araştırmalar Koruyucu Hekimlik yönünden öte, Tedavi Edici Hekimlik yönündedir. Mesela bir tetanoz aşısı bedava yapılır ancak çok basit bir kesiden bulaşan tetanoz mikrobunun yol açtığı hastalıkta binlerce YTL harcansa hayatta kalma şansı çok düşüktür. Suyun korunması ve sağlıklı su sağlanması maliyeti, suya bağlı gelişen mikrobik hastalıkların maliyeti ile karşılaştırıldığında devede kulak kalmakta. Bu nedenle koruyucu hekimlik ön planda olmalı. Özellikle bütçeden çok az pay alani kaynakları çok dar olan ülkemiz için. Doğal olarak bu kadar ucuz harcama ile sağlık seviyesinin yüksek olması birilerinin işine gelmez.
Koruyucu hekimlik için önemli bir olgu SİGARA. Bizler sigarayı sürekli kullanıp ilaçların yan etkilerinden tüh vahlar çekemeyiz. Madem ki sağlığımızı düşünüyoruz, o zaman aynı sektörün bir maşası olan sigaradan da uzak durmalıyız. Yaklaşık ülkemizde günlük 30.000.000 YTL'lik sigara tüketilmekte. Bu kitapta bahsedilen ve üzerine oyunlar oynandığını belirten Statin grubu ilaçlar için harcanan paraların çok üstünde.
Önce bozacaksın ki tamir ederken para kazanasın. Sigara bu mantıkla bizlere sunulan bir materyal. gelin, yeni saigara yasağının geldiği bugün olan 19.Mayıs ta sigaradan kurtulmak için önemli adımı atalım. Tıpkı; yıllar önce Atamızın ülkemizin kurtulması için attığı adım gibi.
Sağlıklı Günler...
Dr.Mehmet YILDIZ
Beneficial info and excellent design you got here! I want to thank you for sharing your ideas and putting the time into the stuff you publish! Great work!
Superb blog post, I have book marked this internet site so ideally I’ll see much more on this subject in the foreseeable future!
Yorum Gönder